-->

DUYURULAR
ÜST MENÜ

VikiTürk - Paylaşımın Mekanı

Atmosferin Düşündürdükleri

Gökyüzünü korunmuş bir tavan qibi yaptık. Onlar ise hâlâ bundaki demleri inkâr ederler, (K)


Başımızın üstünde, fezanın derinliklerine kadar uzanıp giden şu mavi atlası hiç düşündünüz mü? Bu uçsuz bucaksız mavilik nedendir acaba? Daha yukarılarda neler olup bitmektedir ve gördüğümüz bu kâinatların dışında daha huzurlu bir dünya var mıdır? Beşer, kendi mahiyetine ait sırlarla beraber, bu soruların cevabını hep kendisine uzaktan göz kırpan yıldızlarla dolu gökyüzünde de aramışdır.

Asrımız, bu mevzuda, ilim ve teknik imkânlar yönünden çok şeye sahip bulunmaktadır. Ancak, bu imkânlar, Kâinatın büyüklüğü ve harikulâde genişliği karşısında denizde bir damla gibidir. Dev teleskoplar, meteoroloji roketleri, sunî peykler ve ilki (1961)'de yapılan insanlı feza gemileriyle beraber... Şimdi etrafımızı saran bu hava okyanusunu birlikte inceleyelim.

ATMOSFERİN BİLEŞİMİ
Atmosfer, yeryüzünden uzaklaşdıkca yoğunluğu azalan ve bir sırada dizilmiş, yükseldikçe de seyrekleşen ve nihayet takriben (1000 Km)'de feza boşluğuna intikal eden katlardan müteşekkil engin bir okyanusdur. Nisbet olarak % 78 azot, % 21 oksijen, % 1 argon, hidrojen, neon, helyum, nem ve ince tozlar gibi şeyler atmosferin temel unsurlarıdır. Ayrıca değişik oranlarda CO2 amonyak, sülfürdioksit ve ozon gazlarını da ihtiva eder.

Atmosferdeki ozon tabakası güneşten gelen ve öldürücü keyfiyette olan ultraviyole ışınlarını absorbe eder ve aynı zamanda zararlı mikropları da öldürür. Eğer hava küre bir yorgan gibi Arzı sarmamış olsaydı, gündüzleri sıcaklık 110 °C ye çıkar, geceleri de -184 °C ye kadar düşerdi. Havadaki oksijen miktarı da % 21 yerine % 51 olsaydı, küçük bir kıvılcım dünyayı ateşe vermeğe yetecekti. Demek ki bütün şartlar insanın yaşamasına müsait bir şekilde hazırlanmıştır. Ayrıca Arz'dan bin defa büyük kürelerin fezada sessiz ve sakin bir şekilde tesbit edilen yörüngeden çıkmadan dönmeleri, seslerin muntazam iletilmesi ve yıldızlarla yaldızlanmış gökyüzü hep insan için...

ATMOSFERİN TABAKALARI
Atmosferin tabakalarına doğru balonla yapacağımız seyahatde 20 milin üzerine çıkıldığında sıcaklık -80 °F' dir. Hava karanlıktır, çünkü ışığı taşıyan molekül sayısı bir hayli azalmıştır (Resim 1).

Bir roketle daha yukarılara çıkabiliriz. Roket ateşlenir ve hızla stratosfere tırmanır. Sıcaklık +35 °F'a çıkmıştır. Buna daha ziyade mevcut ozon miktarının fazlalaşması sebep olmuştur. Roket (45) mile ulaştığında, sıcaklık -90 °F'a kadar düşer. Meteorların da düşebileceği bu soğuk tabakaya karşı tedbirli olmamız gerekir. Taş-demir arası bir yapıya sahip olan meteorlar veya diğer adıyla göktaşları, kuyruklu yıldızların parçalanmasından meydana gelir. Arzın çekim sahasına girince de, atmosferdeki sürtünme tesiriyle dağılarak yanar.

Böylece, yeryüzüne doğru hareketleri halk dilinde "yıldız kayması" olarak bilinen göktaşları, stratosfere girinceye kadar eriyerek kaybolurlar. Nadiren yanmaya vakit bulamadan yeryüzüne de düşebilirler. Eğer atmosfer daha ince bir tabaka olsaydı, (11 - 72 km/sn) hızla hareket eden meteorlar yeryüzünün her tarafına çarparak onu delik deşik ederdi..!

Şimdi de Noctıluscent bulutsusundan daha yükseklere çıkarak elektron ve iyon denen elektrikî olarak yüklü parçacıkları taşıyan bir tabakaya gireceğiz. Bu iyonosferdir ki, takriben yerden 70 km yükseklikten itibaren başlayan elektrik denizidir. Radyo dalgaları bu tabakada yansıyarak Arz'a dönerler.
Güneşten doğrudan doğruya gelen ışık ışını sarıdır. Çünkü mavi ışık gökyüzünde dağılarak kaybolmaktadır.


Atmosferin daha sonraki tabakasında, güneşte kopan fırtınalar neticesinde oluşan kozmik ışınlar bulunur. Eğer yerden 384 000 km yükselirsek, uydumuz olan Ay'a çıkarız. Hilâlin her gece değişik şekliyle doğuşu ve takvimcilik hizmetine verilmesi, ayrıca hârikâ semavî bir hadisedir. Ay, Arz ve Güneşle beraber 1011 yıldıza sahip olan Samanyolu galaksisinin çapı (100 000) ışık yılıdır. Güneş sistemi galaksi merkezine 30 000 ışık yılı mesafede bulunmaktadır. Bize en yakın diğer galaksi Andromeda,(2,2) milyon ışık yılı uzaktadır. Kâinatda 1011 galaksi olduğu tahmin edilmektedir. Galaksimizdeki yıldız sayısını ortalama alırsak bütün kâinatda 1011x 1011 = 1022 yıldız var demektir. Bilmem ki bunlar hadsiz küçüklüğümüzle beraber bize muhteşem Kâinatı Yaradan'ın büyüklüğünü anlatmağa kâfi gelmez mi?

GÜNIŞIĞI VE RENKLER
Güneşten 8 dakikada atmosferimize ulaşan ışınlar, bir yandan dağılma ve yansımaya uğrarken, diğer taraftan da atmosferdeki gazlarla çeşitli reaksiyonlar neticesinde adeta temizlenmiş olarak bize ulaşır.

Toprağın derinliklerinden, denizin diplerine kadar sızarak sanki buralara hayat taşırlar. Bu ışınlarla ısınan toprak yakın havayı da ısıtır. Isınan hava yükselerek mavi gökyüzünde bembeyaz bulutları oluşturur. Bulutlardan taptaze bir su tekrar toprağa düşer. Toprak dirilerek yemyeşil örtülerle bezenir..

Sanki bütün bu âlemlerden; kar kristalleri, yağmur damlaları ve med vakti dalgalanan denizle birlikte, âhenk ve nizam fışkırmaktadır. Yağmur damlası yer çekimine zıd olarak sabit bir hızla düşer. Normal olarak düşen bir cismin hızı giderek artar. Halbuki yağmur gökten kütle halinde değil damlalar halinde belli bir ölçü içerisinde yağmaktadır. Onunla yağmura muhtaç topraklar hayata kavuşturulmakta ve nebatatın gelişmesine müsait hale getirilmektedir.

17. yüzyılda Newton, önceki çalışmalardan da faydalanarak, ışığı prizmadan geçirmek suretiyle onun bütün renklerin karışımı olduğunu isbatladı. Işığın su, buz ve diğer saydam maddelerden geçerken yön değiştirmesi hadisesine (kırınım) denir. Farklı renkler, değişik miktarlarda kırılıp ayrılarak ışık tayfı meydana gelir. Hâle ve gökkuşağı gökyüzünde bu çeşit kırılmalarla oluşmaktadır. Su damlacıkları ve ince tozlar gibi yuvarlak cisimler de ışığı kırar.

Acaba dış dünyada gördüğümüz cisimler bize neden çeşitli renklerde görünür? Acaba çayırlar neden yeşil, kömür niçin simsiyahtır, hiç düşündünüz mü? Yukarıda anlatılan gerçek bize bu mevzuda cevap verir: Işık dalgaları bir satıh üzerine düştükleri zaman, bir kısmı yutulur, diğer bir kısmı da yansıtılır. Cisimlerin bize renkli görünmesi işte bu geri gönderilen ışınlardan dolayıdır. Meselâ, elma diğer renkleri yuttuğundan sarı görünür, kırmızı bir cam, diğer ışınları yuttuğu için kırmızı görünür. Siyah, bir renk sayılmayıp bütün renklerin yokluğu durumudur. Saydam cam ise, bütün renkleri yansıtmadan geçirdiğinden renksizdir. Hava da renksizdir. Bulutsuz ve güneşli günlerde gökyüzünün mavi oluşunun sebebi, güneş ışınları bileşiminde mavi, mor ışınların olmasıdır. Yani, havanın diğer ışınları yutup mavi ve mor ışınları geçirmemesidir. Bu iki renk ise bütün istikâmetlere dağılarak atlasımızın mavi bir renge boyanmasına sebep olmaktadır.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol